Evvela yayın hayatına başlayan Leylam dergisi sahibi sorumlu yayın müdürü içeriğini yazıları ile renklendiren tüm yazarlar etidörler ve yayın personelini kutluyor.
Başarı ve Uzun ömür diliyorum.
Yayın hayatına Başlayan Leylam Dergisi yayın sorumlusu Aycan Hanım benden yazı isteyince bir düşüncedir aldı beni...
Bu güne kadar pek edebiyat sanat denemem olmadı.. Şiir konusunda zamanın yayınlarınıda yeterince takip edemiyorum o halde ne yazabilirdim..
Evet Sosyal Kültürel sanatsal kodlarımızın sığlaştığı çoraklaştığı düşünce melekelerimize el konulduğu bir dönemde kültürel içerikli edebi ve sanat muhtevalı bir yayın ortaya koymanın kolay olmadığını çok zor olduğunu biliyorum..
Leylam Dergisine istendiği sürece dilimin döndüğü kadar *sanatsal sosyolojik kültürel içerikli devamlı yazı yazacağım...
Bu ilk sayıda insan ve sanat konusu üzerinde durmak istiyorum konunun içine kültür coğrafya ve sanat ilişkilerinide ekleyerek genel bir duruş sergilemek istiyorum...
Sanat güzellikdir içinde sözlerin, kelimelerin, müziğin, renklerin, estetik zerafetin, duygunun, nağmelerin ve yeni düşüncelerin bulunduğu ve ufkun barınağıdır
Sokrates Güzellik ve çirkinlik birbirine zıd olduğu için bunlar iki ayrı şey gibi algılansalar da aslında güzelik ve çirkinlik tek bir bütündür güzel olmadan çirkin görünmez çirkin olmadan güzel görünmez der.. ve İyilik kötülükte ayrı alğılansada aslında tek bir bütünü anlatır Der..
Bir yerde biz güzel veya iyi derken bu terimlerin zıddından yola çıkarak aslı olan güzeli iyiyi hatırlıyoruz zıddı ile iyinin güzelin içeriğini dolduruyoruz.
Bir başka ortamda kırmızı rengi ifade ederken farkında olmadan renkler bütünlüğünden bir kırmızı rengin varlığına işaret ediyor...
Aynı bakışı çiçek içinden gül derkende çiçekler resmi geçidi içinde gözümüz gülü tanımlıyor anlatıyor..
Ya insan derken İnsan derkende binlerce insanın olduğu insan topluluklarından bir insanı anlatır tanımlarız
Aristo İnsanın Düşünen varlık olduğunu söyler...
Alman filozof Kant'ta DÜŞÜNÜYORUM O HALDE VARIM Der.
İnsan toplu yaşasada birey olarak yaşasada varlıkları yaşadıkları topluluğun bir parçası yaşamın bir ürünü değil mi...
İnsan Toplukta hayat bulan kültürel değerlerin insani yaklaşımının bütünün dilinin... Resimlerinin ... Müziğinin... Edebiyatının..
Tekniğin.. Mimarinin.
İş ilişkilerinin. Coğrafi çevresinin dağın ovanın denizin ağaçların bitkilerin hayvanların bir parçası değil mi.. Etraf çevre olmasa deniz ağaç gökyüzü olmasa toprak olmasa insan olur mu idi bu dünya gemisinde...
İnsan oğlu kendini güzel mükemmel farklı seçkin görür ama farklılığı insani özellik taşıyıp taşımamasında toplandığında da olduğunu bilir her halde ...
İyi insan nedir yukarda sathı bir ifade ile anlattığımız gibi kötü olmayan insandır der geçeriz....
İyi İnsan evvela içinde hücrelerinde damarlarında yaşayan kötülükleri dışına atan insandır..
Üstünlük.. Hırs... Kin... Zulüm... İntikam... Kandırma.. Sahtekarlık... Yalancılık... Çalma... Dövme öldürme... Gibi kötü tanımladığımız Duygularını yok eden iyiyi öne çıkaran insandır..
İnsan iyi insan olduğu sürece sanat olacak...
müzik olacak.. resim olacak... edebiyat teknoloji tıp olacak..
Sanatsal değerler teknoloji konfor insani değerler İnsan yaşamının bir parçası değil mi...
Rus yazar Aleksandor Turganinof'un Babalar ve Oğulları romanı vardır.
Daha sonra tiyatro oyunu olarak sahnelendi
Konusu Rusyada yaşayan sıradan bir ailenin hayatını anlatır..
Bir evde bir aile yaşar ailenin oğlu pencereden karşı evin kızını görür aşık olur evlenirler..
ayrı bir eve taşınırlar o yeni evlerinde yaşamaya başlarlar çocukları olur büyür oğlu evlenme çağına gelir yine evin penceresinden bakarken başka pencerede bir kız görür aşık olur evlenirler..
Ogul babasına benim sevgim ve aşkım dünyanın en büyük aşkı sevgisi der..
Aslında babasıda evlenirken kendi aşkını en büyük aşk ve sevgi olarak tanımlamıştır...
B İnsanlar hep öyledir der Turganinof herkes aşkını en büyük aşk yaşamını her k esten farklı mükemmel sanar..
Genelde oğullar babalarının..
Kızlar analarının hayatını benzer şekilde yaşarlar..
Ama herkes her insan kendi hayatının farklı değişik olduğunu iddia eder...
Aslında yaşam aynıdır oyuncular figüranlar dekor değişmiştir...
İnsan aynıdır değişen zaman ortam teknoloji ve konfordur..
Yaşadığımız günlerden yüz yıl evvelin yaşamını bir hayal edelim..
Bir yüz yıl beş yüz yıl daha geriye gidelim insanın fiziksel ruhsal güdüleri aynı ama belki sofrası belki düşünce ufku bu günkü gibi değildi....
Sosyologlara sorarsanız size insanlar coğrafyanın ve çevrenin mahsülüdür derler...
Hukukçulara sorarsanız insan yaşadığı insan topluluğunun bir parçasıdır derler..
Psikoloğlara sorarsanız.. İnsan tekamülün bir parçasıdır denir..
Din adamlarına sorarsanız insan Allahın bir parçasıdır derler..
Aslında hepsi doğrudur..
İnsan kendisiyle çevresiyle yaşadığı şehri ile bulunduğu toplumun düşüncesi ahlaki kültürel sanat ve yaşam kotları ile bir bütünlüğü temsil eder ve bunların üstünde çevreyi toplumun ortak özelliklerini tekamülü taşır.
İnsan bugün siyasi bir hüviyet kazanırken onu özgür olması hayatına insan haklarını taşımış seçme seçilme hakkını kazandırmış ve insana bugün hayat teknolojik konforu kazandırmıştır..
Bakalım bir yüz yıl sonra insan ve teknoloji kültürel münasebetleri nasıl olacak.
Hep söylenir sanat insan içindir denir zaten insan olmasa sanat olmazdı.. Yalnız sanat mı.. Teknolojide medeniyette insanın yarattığı değer ölçüleri..
İnsan ve sanat yaklaşımımı tamalarken...
İnternette bir şiir gördüm.
HESAPLAR BENDEN Diyor ? Melahat Çetinkaya
Okuyalım...
Usta bana iki yürek arası
Biraz sevda sarıver
Ama içinde acı olmasın
Sosunuda mutluluktan sürüver
Tadı damağımda kalsın
Yanınada bir şişe şarap aç
İstemem çerez falan
Mezesi şiir olsun
Aşk Cemal Süreyyadan
Özgürlük Nazım Hikmetten
Savursun küfürleri Can Baba
Kötülerin geçmişine geçmişine
Ataol Behramolu
Ne çok hain var desin bu ülkede
Ve Orhan Veli
İstanbulu anlatsın bize
Gözlerim kapalı
Asaf Özdemiri unutma
Anahtar onda
Sonra kalırız dışarıda...
Hoşça kalın..
Yusuf Ziya Kıvanç.